ANESİAD GELENEKSEL İFTARI YAPILDI

Anesiad'ın her yıl geleneksel olarak düzenlediği iftar programı yoğun katılım ile gerçekleşti.

Anesiad'ın her yıl geleneksel olarak düzenlediği iftar programı yoğun katılım ile tarihi mekan olan Topkapı sur içinde gerçekleşti. İftar yemeğine çok sayıda STK temsilcisi ve iş adamları katıldı. Kayseri, Gaziantep, Mersin, Osmaniye ve Adıyaman şubelerimizden de temsilci ve başkanların katılımı ve ilgisi yoğundu. İftar programımız, sözlerin en güzeli olan kuran-ı kerim tilaveti ile başladı. Arıdandan davetimize icabet edemeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'in derneğimize göndermiş oldukları mesajlar okundu. Oruçlar açıldıktan sonra, uzaklardan davetimize icabet eden çok değerli şube başkanlarımız kendilerini tanıtan ve illerinde yaptıkları Anesiad çalışmaları hakkıknda kısa bilgi verdiler.

               Ardından Anesiad Genel Başkanı Ali Kılavuz selamla konuşmasını şöyle sürdürdü: "İş adamları dendiğinde ve iklim ramazan ise ne söylenebilir diye üzerinde düşünüldüğünde Allah katında hesabı çalıştırılan personelin kul hakkı tedarikçiler ve müşterilerle ile ilgili ilişkilerde hakkaniyet ve doğruluk sosyal çevreye karşı sorumluluk zekat infak her nevi yardımlaşmalar özü sözü doğru bir esnaf profili.  Tamda konuşmamız gerektiğimize inandığımız hususlar ve birbirimize nehyi anil münker yapmamız gereğine inandığımız hususların bunlar olduğunu düşünüyorum. Cesur ve yenilikçi girişimci işadamı profili oluşturma seküler ve kapitalist sistemin açmazlarına rağmen yatırımlar ve istihdam alanları oluşturma gayreti içerisinde işadamı kimliği oluşturma, adaletsiz ve vahşi iş dünyasında ayakta kalabilme çabası serdeden bir grup ve işadamı oluşturabilme, daha bir çok hususlar uzun uzadıya bahsedebileceğimiz tam da bizlik konular olduğuna inandığımız konulardır. Aslında bu konuları bir araya geldiğimizde Anesiad çatısı altında ve yaptığımız bütün çalışmaları ve yaptığımız tüm toplantılarda dile getirip ortak fikirler üzerine antrakt kaldığımız hususlar. Ama burada hep birlikte yılın bir özeti anlamında yeniden üstünden geçilmesi gerektiğini inandım. Şu günde belki de ramazanın vesilesiyle kendimizi çek etme zamanıdır. Dertleşme, haberleşme ve halleşme zamanı. Allahın verdiği nimetleri Allahın arzında yayarak çoğaltma zamanı. Sermayelerimizi belki de temizleme zamanı.

                Bu çerçevede mübarek ramazan ayı belki de manevi bir diriliş, manevi bir silkiniş ayı olarak görmek en çok da işadamı ve esnafın üzerine haktır diye ben şahsen düşünüyorum. Çünkü bir yıl boyunca yaptığı ticaretin, kazandığı kazancın muhasebesini, ödeyeceği zekatın hesabını, nereye hangi şartlarda vereceği hayır hasenat, infak ve zakatın plan ve programını yaptığı manevi bir dirilişle temizlendiği ve püru pak bir şekilde Allahın izniyle bayrama kavuştuğu bir ay içerisinde olduğumuzu düşünüyorum. Bu çerçevede belki  bu manevi atmosferde yaşadığımız sıkıntılarda, uzağımızda değil kapımızın bir köşesinde ve ciddi sosyo politik, sosyo ekonomik sorunlar yaşıyoruz. Bunları da unutmadan mutlaka bir köşeye yazarak yolumuza devam etmemiz bizim açımızdan çok daha doğru olacağı düştüğümüz yanlışlara bir daha düşmeyeceğimiz ve yolumuzu dosdoğru yol üzerine sabit kılacak Müslümanlar olduğunu düşünüyorum.

                Buruk ve acı içerisinde geçen yine bir ramazandan Sam amcanın keyfine uymadığı için coğrafyamızın hali kan revan içinde. Mezhep kavgası üzerinden verilen bu savaş kimin icadı? Son günlerde hayatımıza çokça giren bu göç algısı nedir? Sürekli ötekileştirilen ve terörize edilen halk veya halklar kime yaradı? Renkleri dilleri ırkları mezhepleri yaşadıkları yerleri farklı tip insanların ortak paydası ne? Bu gibi soruları çokça kendimize sormamız gerektiğini düşündüğümüz bir zaman diliminden geçiyoruz. Belki kendi tv kanallarında gazetelerinde yada sosyal medyalarında kendi paylaştıkları kendilerince doğrular bizi beşiklerde gerçekten uyutuyor mu? Bizim durumlarımız ve inandığımız temel değerlerimiz de erozyonlar ağır olur. Bu gibi unsurlar  şuan yaşadığımız dünyada bizim için gerçekten ölçü niteliğinde cevapları verilmesi gereken sorulardır diye düşünüyorum. Özellikle buradan birazda hakkımız olduğunu düşündüğümüz politika değil ama siyaset konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayatımızın her organize edildiği anda her yaşadığımız yerde her ekonomik açılımlarımızda ve emeğe dayalı yaşantımızda ticaretimizde bir kurallar silsilesi içerisindeyiz. Ve bu kuralları planlayanlar uygulayanlar ve uygulayıcılar gerek ülke yöneticilerimiz gerek dünyadaki güç ve erk sahipleridir. Dolaysısıyla siyaseti biz bu manada algılıyoruz. Siyaseti ve siyaset tarzı stratejiyi bir kenara ayırıp politikayı başka bir kenara ayırıyoruz. Politika yapmak belki bizim işimiz değil. Bunu için mecliste, bunun için muhalefette, bunun için hükümette olmak gerekir. Bizim de üstüne konuşmamız gerektiğine inandığımız hususlar bunlar değil. Ama siyaset ama stratejik olarak alınan kararlar ama bizim emeğimizi ama bizim ekonomik geleceğimizi konutluğumuz hususlar  işte bunlar bizim gerçek mevzularımız. Bu konularda Anesiad kuruluşundan 2012 den bu yana bütün beyanatlarımızda altını çizerek biz politika değil ama siyasetin her arenasında varız. Ve her hakkı her yerde söyleriz. Her hakkı her yerde konuşuruz diye özellikle altını çiziyoruz. Çünkü işçi ve işverenimizi sanayici ve esnafımızın, işadamımızın kendi çalıştığı çalışma hayatı içerisindeki bu zorluklara bu ekonomik çalkantılara rağmen ayakta durma çabası hemde inançlı Müslüman erdemli bir esnaf olarak ayakta durma çabası takdire şayan olduğunu düşünüyoruz. Anesiad olarak biz bu ayakta durma çabasını destek sağlayan ona dirsek ona kol ona omuz vermeye çalışan insanlar topluluğuyuz diye düşünüyoruz.

                Bu çerçevede özellikle  sürekli üzerinden hesap yapılan bir insan kitlesi olmak elbette bize yakışmıyor. Politikayı değil belki ama siyaseti de stratejiyi ve sosyo politik bu meyandaki diğer toplumsal bilimleri herhalde bizimde paylaşmamız bizim de bu iş üzerine kafa yormamız gerektiğine inanıyoruz. Öncelikli olarak dünya politikasında şuan güçler dengesinin çok ciddi bir şekilde sarsıldığı ekonomik anlamda dünya ekonomisini yönetenlerin güç savaşlarını verdiği zaman zaman belli coğrafyalarda gücü paylaşma gücü paylaşmama stratejisi ve savaşları verdikleri bir coğrafyada Türkiye tam da bu coğrafyanın ortasında ve uluslar arası politikalarda ekonomi, uluslar arası politikalarda siyasetten daha bağımsız ve daha üstte hareket ettiğine inanıyor ve görüyoruz.  Dün tekstil ve konfeksiyon alanında Avrupa’nın  en büyük tedarikçisi Türkiye, bugün yeni efendiler yeni fasoncular buldular. Çin, Vietnam, Tayvan, Bangladeş gibi… Belki de daha katma değerli daha elle tutulur daha inovatif çalışmalar ile ortaya çıkmış ticari ürünler geliştirmeye ve yapmaya yönlendiren bu husus tabî ki  bizi zora sokuyor. Tabi ki ticaret hayatımızı zorluyor. Uluslar arası siyasetin geldiği son noktada çok da üzerinde konuşmaya gerçekten üzüldüğümüz hemen güneyimizdeki iç savaş hemen onun yanındaki başka bir savaş hemen onun yanında bir mezhep savaşı, yukarda Rusya ile sıkıntılar dört bir yandan hakikaten sıkıntı ve stresle ve büyük bir vasfıyla etrafını kuşatılmışlıktan çıkmaya ve burada yaşamaya, üretmeye ve İslam ümmetinin içerisinde önder olmaya namzet bir Türkiye’de yaşıyoruz.

                Allah yar ve yardımcıları olsun ki hükümettekiler bizim mahallenin delikanlıları belki de şuan zorlanan. Ben buna inanıyorum. Çünkü bu kuşatılmışlık adı altında doğru eğilmeden düz bir şekilde durabilmek büyük bir cesaret büyük bir takdire şayanlık içeriyor.  Buradan hareketle iç siyasete biraz değinmek istiyorum. Uluslar arası siyasetin toplumun gerçeklerinin ülkenin geldiği şuan ki durumun hükümet veya siyasiler nezdinde yapılan her çalışmanın ve atılan her adımın takip edilmesi not edilmesi uyarılması gerekiyorsa uyarılması ama milli ve manevi değerler adına ne veriyorsa da sahip çıkılması gerektiğine inanıyoruz. Bu çerçevede yaklaşık 3 yıldır davet edildiğimiz her ortamda siyasilerle konuşmalarımızda ve beyanatlarımızda vurguluyoruz. İtiraz etme hakkımız eleştirme hakkımız proje sunma ve hayır diyebilme hakkımız saklı kalmak koşuluyla milli ve manevi değerler adına biz buradayız. Siz doğruları yaptığınız sürece yanınızdayız diyoruz." diyen Kılavuz, davetli misafirlerin katılımından duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine son verdi. En son olarak Genç Anesiad Genel Başkanı Furkan Gönültaş, gençlik yapılanmasının daha çok çalışarak Anesiad yönetimine namzet kişilerin hazırlanmasının gerektiğini söyledi. Daha sonra iftar programımız sona erdi.